Huawei, 1987 yılında Çin’e teknolojik ürünler ithal etmek için kuruldu. O dönemde de dünyanın en büyük nüfusuna sahip olan Çin’in iletişim altyapısını kurmak için ürünler ithal eden Huawei, dünyayı yöneten ailelerin desteğiyle kısa sürede dünyanın en büyük teknoloji firmalarından biri haline geldi. Aslında kurulma amacı askeri iletişimi sağlayacak baz istasyonlarını yurtdışından getirmek olan firma, Çin Devleti ve dünya ekonomisine yön veren Siyonist ailelerin yollarını açmasıyla farklı alanlara yöneldi.
Tersine Mühendislik Ne Ola ki?
Tarihler 1990’ı gösterdiğinde tersine mühendislik faaliyetlerine başlayan Huawei, Ar-Ge’ye büyük bütçeler ayırmaya başladı. Tersine mühendislik bir ürünü alıp içini dışını açarak bu sistemin nasıl çalıştığını anlamak şeklinde kabaca tarif edilebilir. Tabii evde bozulan elektrikli aletleri tamir etmek için babaların tornavidayla elektronik aletlere dalmasından biraz farklı. Genelde uzak doğudan gelen turistlerin ellerinde ne görürüz? Kocaman birer fotoğraf makinası! Uzun yıllar Japon firmaları turist olarak başka ülkelere giden Japon turistlerin çektikleri resimleri satın alarak Avrupa ülkelerindeki farklı tasarımları ve Batı toplumlarının ihtiyaçlarını kestirip bu yönde ürünler geliştirerek pazarladılar. Tabii artık her sokakta bir kamera bulunması ve bütün firmaların Ar-Ge çalışmalarını bilgisayarda saklaması fotoğraf çekilmesine gerek bırakmıyor!
İşte endüstriyel casusluk alanında çok büyük yol kat eden Çinliler, Japonları da geçtiler. Zira dünyaca ünlü bir İtalyan giyim mağazası tasarımlarını tanıtma şansı bulmadan fasonu Çin’de satışa çıkıyor. Bunu tüm sektörlerde yapan Çin için Huawei bambaşka bir hikaye aslında. İthal edilen tüm ürünlerin tersine mühendislik sayesinde nasıl üretildiği keşfedildi. (Üç yıl içerisinde beş mühendisten 600 mühendise çıkan bir kadro söz konusu.) 1994’te Çin ordusunun iletişim alt yapısını kurarak bu alanda ilk yerli başarı elde edildi.
Tarihler 2004 yılını gösterdiğinde Huawei, cep telefonu sektörüne giriş yaptı ve basit tasarıma sahip ilk cep telefonunu piyasaya sürdü. 2009 yılında ise Huawei, ilk akıllı cep telefonunu üretmeyi başardı. Huawei, 2009 yılında dünyanın ilk 4G alt yapısını kullanıma sundu. Kuruluşundan yalnızca 22 yıl sonra dünyanın en büyük teknoloji devlerini geride bırakarak bu alt yapıyı kuracak kadar kendini geliştirmeyi başardı. 2018 yılına gelindiğinde ise 200 milyonu aşan cep telefonu satışına ulaşan Huawei, Apple’ı geride bırakmayı başardı. Günümüzde kullanıma açık 5G teknoloji altyapısının üçte ikisi de Huawei’nin elinde. 200 bin personeli bulunan şirketin 75 bin personeli yalnızca Ar-Ge faaliyetlerini yürütüyor. 2018 yılında firmanın Ar-Ge bütçesi ise 16 milyar dolardı. İşte bu hızlı büyümenin arkasındaki güçler 5G teknolojisini de Huawei eliyle dünyaya yaymak istiyorlar!
“5G Bize Bir Şey Yapmaz, Ben Sabahları Bir Diş Sarımsak Yerim”
Hızla gelişen teknolojinin ardında da ‘bilim adamları’ var elbette ancak bilim ve bilgi insanlığın hayrına kullanıldığında bir anlam ifade eder. Tanrıcılık oynamak isteyen 12 aileye köle olan ve kendine bilim insanı diyenlerin geliştirdiği 5G ne kadar tehlikeli ve neden bu teknolojiye ihtiyaç var?
Öncelikle şunu söyleyeyim; toplumlar 5G’nin getireceklerini hakiki manada anlarsa geceleri bir dakika dahi uyuyamazlar! 5G hangi serüvenin sonucu? Önce bunu açıklayalım. “Nedir la bu G?” G harfi İngilizcede “nesil” anlamında gelen “generation” kelimesini simgeliyor. Hani şu bizim televizyonda avel avel harflerle kodlanarak bahsedilen nesil var ya. Hah! İşte o. Yani planı kuranlar ve teknolojiyi de Truva atı olarak seçenler X, Y, Z kuşakları diye sıraladılar nesilleri. Bugün Z nesli son yetişen grup! Z ise harflerin sonu yani nesillerin sonunun geldiği söylenmek isteniyor bize. G bu demek.
“Peki, 5G ne?” Bizim vücudumuzun artık bir parçası olan telefonlar ya da diğer iletişim cihazları hücresel ağları kullanıyorlar. İşte 1980’li yıllarda ilk kez bu sistemlerin ilki 1G olarak adlandırıldı ve iletişimi kolaylaştırma vaadinde bulundu. Bu sistem analog bir alt yapı üzerine kuruluydu ve yalnızca ses taşımaya yarıyordu. Ardından 1990’ların ilk yıllarında 2G duyuruldu. 3G’nin gelmesi ile internet daha hızlandı (Tabii o döneme göre bugün 3G olsa bilgisayara kafa atar ya da telefon kendisine gelsin diye yakasından tutar silkelersiniz.) ve data transferi gerçekleştirilmeye başlanabildi. 4G ve onun üvey oğlu 4,5G ise interneti şu anki hızına kavuşturdu. Dikkat ederseniz birilerinin hep ‘daha bi hıza’ ihtiyacı var! Ancak 5G tanıtımlarında bahsedilen şey indirme hızının artışı.
Neymiş efendim, biz 1.5 GB olan PUBG oyununu saniyede indirebilecekmişiz. Vay be! İşte aradığım ve dünyaya gelme nedenim olan hakikat! Aslında bu hızın ve veri transfer hızının sana ya da bana bir faydası yok ama nedir bu hız merakı?
Robot Şehirleri ve İnsanlığın Kontrolü
Adına nesnelerin interneti denen ve felaketin habercisi olan yenilikler ile birlikte her şey internete bağlanabilecek. Bardak, kaşık, çatal vb. Düşünsenize akşam yemeğinde tabak size “Yeter, yeter, daha ne kadar yiyeceksin?” diye çıkışabilecek. Asıl hedef ise insanların kontrol edilebilmesi. Big dataya sahip, muhteşem yapay zekaya sahip ana bilgisayara dünyanın her yerinden verilerin aktarılması gerekiyor. Bu ana bilgisayar ise 5G hızıyla ve Elon Musk’ın bizlere korona günlükleri masalını okuduğumuz günlerde dünyanın etrafına gönderdiği alçak irtifa uyduları sayesinde verileri inceleyecek! Kurdukları köle düzeni aleyhine fikir üretmeyi bırakın, düşünenler dahi tespit edilecekler. Çünkü bizler Survivor’da aç yatan kişilere üzülüp SMS atarken bizleri açlığa iten bir sistemi kuranları göremedik.
“Peki, bana ne yapabilirler ya?” diyenler vardır. “Malım var, mülküm var.” Onlar da şunu düşünsünler. Kağıt para kalktığında ve sanal coinlerin dünyasında hesapları tek elde tutan bir düzen kurulduğunda paranla sakız bile alamayacaksın. Hatta bunu filmle bile anlattılar. Justin Timberlake’in oynadığı (Bana benzediği doğrudur ama ben daha yakışıklıyım) In Time filminde insanlar kollarına yüklenen dakikalarla yaşıyorlar ve bittiğinde ise ölüyorlar. Hikaye uzun, vakti olan izlesin. İşte tüm bu planların ortasında zira hızlı bir veri akışı olmazsa ana bilgisayar Suudi Arabistan’da kurulan Robot şehrinde savaşa hazırlanan robotlara komut aktaramaz. Daha kötüsü bu robotları durdurmak için interneti kesmek isteyenler Adana’da güneşe ateş eden abimiz durumuna düşer. Zira Elon Musk oğlan dünyanın çevresini vericilerle donattı ve donatıyor.
O halde sona doğru teknik konulara girip biraz da hava atayım. 5G teknolojisi diğer alt yapıların aksine yazılıma dayanan bir ağ kullanıyor. Bu da siber saldırılara açık hale gelmesi demek. Teknik olarak hackerlerin dillere dolanmış bir sözü kesinlikle doğrudur: “İnternete bağlanan her şey hacklenir!” Zor olabilir mi? Evet ama bu yapılır! İşte 5G kullanan akıllı telefonlar, saatler ve deri altına takılması planlanan çipler de hacklenebilir. Sanırım bu teknolojiyi geliştirenler kendilerine bir de açık kapı bırakmak istemiş.
İnsanlar çip taktırır mı ya da sanal paraya geçer mi?
Tecavüzcüsüne aşık olmakla meşhur ve benim de eğitim görüp bir dönem yaşadığım İsveç’te neredeyse bugün kağıt para kalmadı. Bir sürü gönüllünün çip taktırdığını Youtube’ta seyredebilirsiniz. İşte bu teknoloji ve ekonominin geliştiği Çin, dünyayı yöneten ailelere yeni bir model verdi. Sekiz saat çalıştırıp bir de durmadan sorun çıkaran ABD, Avrupa yerine zorba bir yönetim ile köle gibi çalıştırılacak insanlar! Rothschild ailesi de sosyalist olmaya karar verdi böylece.
Bugün küresel sosyalizme, hayatımdaki diğer noktalardan daha yakın bir şekilde ilerliyoruz.
Nathan Rothschild
İşte Huwaei ve onun geliştirdiği teknolojinin çalışması ayağını yürüten Uzay Muhtarı Elon Musk efendilerinin emriyle böyle bir gelecek hazırlıyorlar! “Peki, biz ne yapabiliriz?” diyenleri duyuyorum. Artık ne söylendiği önemsiz çünkü kodlar ve makinalar ne izlemeniz ne de düşünmeniz gerektiğini size emrediyor. Zihinler durgunlaşırken yapay zeka her gün daha da gelişiyor. Çin’in dünyaya sunduğu TikTok’a şöyle bir bakanlar insanların zihinlerini nasıl yitirdiklerini görebilirler. Evet, TikTok’un bu kadar saçma ve anlamsız olduğunda bütün dünya hemfikir ancak neredeyse TikTok videosu izlemeyen ya da çekmeyen yok. “TikTok’u bilmiyorum.” diyenler “Boş zamanlarımda kitap okuyorum ve belgesel izliyorum.” diyen grup sanırım aynı kişilerden oluşuyor.
Asıl mesele ise yakınlarda ortaya çıktı. Takvim’in haberine göre ses ve görüntü kaydedip kart bilgilerini bile kopyalayabilirler. TikTok’un yaptığı iddia edilen veri ihlalleri ise şöyle:
- Cep telefonu kapalıyken bile ses ve görüntü kaydediyor.
- Telefonun kamerası ve mikrofonuna ulaşıyor.
- İstediği farklı dosyayı cep telefonunuza yükleyebiliyor.
- Kopyaladığınız her içeriği saklıyor. (Kart bilgisi, şifreler, kullanıcı adları vb.)
- Telefonun tüm donanımı ile bilgi topluyor.
- Fotoğraf ve videolara erişip bunların farklı cihazlarda görüntülenmesine izin veriyor.
- Ağla ilgili IP adresini ve Wi-Fi erişim adınızı takip ediyor.
- Telefonunuza yüklediğiniz diğer mobil uygulamaları anlık olarak görüyor.
- Android telefon kullananlardan izinsiz şekilde zip dosyası indirebiliyor ve dosyayı çalıştırabiliyor. Telefonunuza suç teşkil edecek içerikler indirilebiliyor.
- Uygulama açık olmasa bile konumunuzu her 30 saniyede bir takip ediyor.
Kaynak: https://www.takvim.com.tr/teknoloji/2020/07/01/tiktokta-buyuk-skandal-tum-bilgileri-kopyalayip-goruntunuzu-kaydedebilirler/6
Veeee müjde dostlar!
Dünya Ekonomik Forumu’nun (WEF) yayımladığı rapordaki tahmine göre, 2025 itibarıyla, tüm iş yerlerindeki görevlerin yarısı makineler tarafından yapılacak ve bu durum büyük ihtimalle eşitsizliği daha da derinleştirecek.